Sarayburnu'nda kaldırıma ek olarak yayalar için yürüme parkuru, yeşil ve kayalık alanlar bulunuyor. Kayalık alanı tüm günlerini orada geçiren, dolayısıyla şemsiye ve katlanır sandalyeleriyle yerleşen balıkçılar ve İstanbul manzarasına karşı sohbet eden insanlar kullanıyor. Yeşil alanlar bakımsız ve çorak, manzaraya ve yolun diğer tarafındaki tarihi surlara yakışmıyor.
Sarayburnu'nun tam burnu ise trapez levhalarla çevrilmişti. Bu çevirme Atatürk heykelini dışarıda bırakacak şekilde yapılmıştı ancak heykelin çevre düzenlemesini işlevsiz kılacak şekildeydi. Heykelin etrafındaki alana çıkan merdivenlerin tam önünden geçiyor bu nedenle heykelin çevresini ulaşılmaz kılıyordu. Belki de bu nedenle o alan kaldırıma ve yakın çevresine göre oldukça bakımsızdı.En güzel seyirin sağlanabileceği, ayrıca İstanbul'un en ikonik alanlarından birinin neden bu şekilde harcandığını merak ettim ve çevrili alanın girişini buldum. Girişteki güvenliğe sorduğumda alanın Marmaray inşaatı için kamp alanı olarak kullanıldığını, içeride inşaat için gerekli alet ve araçların ayrıca mühendislerin konakladığı prefabrik evlerin bulunduğunu söyledi. Açıkçası ilk kez mühendislere bu kadar değer verildiğini ve dünyanın sayılı manzaralarından birine sahip konaklama alanları ayrıldığını gördüm. Bir grup mühendis için oldukça sevindirici olsa da böyle bir alanın kamunun kullanımına kapatılmasını üzücü ve düşünücesizce buldum.
Sepetçiler Kasrı da Sarayburnu'nda bulunuyor. Yapıldığı tarihte kayıkların bağlandığı, Cumhuriyet döneminde ecza deposu ve Ulusal Basın Merkezi olarak kullanılan kasır şu an Yeşilay Cemiyeti tarafından kullanılıyor. Topkapı Sarayı'nın bir parçası olarak yapılmış olması ve tarihinin III. Murat dönemine dayanması dolayısıyla müze olarak kullanılabileceğini düşündüm ve Yeşilay'a ait olduğundan içini gezemekten rahatsız oldum. İçeride görebileceğim tarihi dokusunu bozan değişikliklerden korktum çünkü dışındaki dev kapılar üzerindeki dekoratif boyayı oldukça uyumsuz buldum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder